İçeriğe geç

Kastamonu hangi soydan ?

Tek bir “soy” yok: Kastamonu’nun kimliği, çok katmanlı Anadolu tarihinin iç içe geçmiş halkalarıdır.

Kastamonu Hangi Soydan? Tek Soy Masalını Bırakıp Gerçek Tarihle Yüzleşelim

Keskin Bir Başlangıç: “Soy” Takıntısı Bizi Yanıltıyor

Kusura bakmayın ama “Kastamonu hangi soydan?” sorusu baştan hatalı bir çerçeve kuruyor. Çünkü Kastamonu’nun –ve aslında Anadolu’nun– hikâyesi tek çizgiden oluşmaz; dalga dalga gelen halkların, boyların, dillerin, inançların üst üste binen izlerinden oluşur. Tek bir “soy” aramak, 1000 yıllık göçleri, devletleri, evlilikleri, ticareti, komşuluğu bir kelimeye sığdırmaya çalışmak demektir. Buna direnen bir şehir varsa, o da dağların arasına yerleşmiş, kervan yollarıyla yoğrulmuş Kastamonu’dur.

Tarihin Katmanları: Bir Kentin Üst Üste Binen Kimlikleri

Kastamonu coğrafyası, antik çağlardan Orta Çağ’a, Selçuklu’dan beylikler dönemine, oradan Osmanlı ve Cumhuriyet’e uzanan çok damarlı bir hafıza taşır. Kervansaraylar, hanlar, köprüler ve çarşılar yalnız malın değil, kültürün de dolaşıma girdiği yerlerdi. Bu coğrafyada yaşayan topluluklar birbirinden izole değil, iç içe geçmişti. Yani bugün “soydan” diye peşine düştüğümüz şey, aslında ticari ilişkilerin, askerî ittifakların, komşulukların, evliliklerin ve ortak üretimin yoğurduğu bir kültür sürekliliğidir.

Oğuz Boyları ve “Boy ≠ Soy” Gerçeği

Evet, 11.–13. yüzyıllarda Oğuz boylarının Anadolu’ya yerleşimi, Kastamonu özelinde de iz bırakmıştır. Özellikle Çepni, Kayı, Bayındır gibi boy adları yer adlarında, aile anlatılarında yankı bulur. Fakat burada kritik ayrım şudur: Boy, siyasal-askerî örgütlenme ve kültürel aidiyet kategorisidir; soy ise biyolojik safiyet çağrışımı taşır. Boy aidiyeti zamanla yer değiştirir, karışır, evrilir; şehrin yeni gelenlerle kurduğu bağlarla yeniden şekillenir. Kastamonu’nun hikâyesi, bu karışımın hikâyesidir: Karadeniz’in kıyı kültürüyle iç Anadolu’nun üretim mantığı aynı sofrada buluşur.

Arkeoloji, Dil, Mutfak: Kanıt Zinciri Kan Peşinde Koşmaz

Bir kentin kimliğini anlamak için mezar taşı ikonografisinden çarşı planına, yerel ağızdan mutfak repertuarına bakılır. Yerel ağızda yaşayan eski Oğuzca unsurlar kadar, komşu bölgelerden taşınan kelimeler de bu mozaiğin parçalarıdır. Mutfakta sarımsağın, hamurun, etin türlü birlikteliği; zanaatlarda ahşabın ve bakırın işlenişi; düğün âdetlerinin ritmi… Tüm bunlar “tek soy” değil, kesişen yaşam pratiklerinin kanıtıdır.

Göçün Sessiz Matematiği: Şehirleşme, İşçilik, Eğitim

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İstanbul, Ankara, Zonguldak gibi merkezlere göç; maden, inşaat, sanayi ve hizmet sektörlerinde Kastamonulu emeğini görünür kıldı. Bu hareketlilik, evlilik havuzlarını genişletti, kültürel alışverişi hızlandırdı. Soy çizelgeleri değil, şehirleşme dinamikleri belirleyici oldu: Köyden kente, kentten kente gidip gelen Kastamonulular, hem kendi geleneklerini taşıdı hem de yeni gelenekler benimsedi. Bugünün Kastamonu kimliği, bu gidip gelmelerin toplamıdır.

Efsanelerle Yüzleşme: 5 Yanlış Kanaat

1. “Kastamonu tek bir soydan gelir.”

Hayır. Katman katman göç ve karışım var. Tekil soy anlatısı, bilimsel değil, romantik bir kısayol.

2. “Boy adı, biyolojik soyu sabitler.”

Boy, tarihsel-kültürel bir aidiyet; statik bir gen havuzu değil.

3. “Kimlik kanla ölçülür.”

Kimlik, dil, pratik, mekân ve hatırlama biçimlerinin bileşimidir.

4. “Karışım kimliği zayıflatır.”

Tam tersine: Karışım, uyum ve esneklik üretir; krizlere karşı dayanıklılığı artırır.

5. “Geçmişe dönüp ‘asıl soyu’ bulursak sorunlar çözülür.”

Geçmiş, bugünü anlamak için harita sunar; tek yanıt değil, çoklu perspektifler verir.

Siyasetin Aynasında “Soy” Söylemi: Neyi Görmezden Geliyor?

“Soy” vurgusu, çoğu zaman kültür politikalarını, eğitim ve istihdam gerçeklerini, hatta çevre ve kentleşme sorunlarını perdeleyen basit bir slogan hâline gelebilir. Oysa Kastamonu’nun bugününü güçlendirecek olan, tarımdan turizme, orman yönetiminden el sanatlarına, gençlerin eğitiminden kooperatifçiliğe uzanan somut politikalardır. Kimlik, bu somut politikalarla hayatta kalır; soy hikâyeleriyle değil.

Peki O Zaman Nasıl Sormalıyız?

“Kastamonu hangi soydan?” yerine şu sorular daha dürüst ve faydalıdır:

– Kastamonu kültürü hangi tarihsel katmanlardan besleniyor?

– Hangi üretim pratikleri (orman, zanaat, tarım, mutfak) bugüne taşınıyor?

– Göç ve şehirleşme Kastamonu kimliğini nasıl dönüştürdü?

– Gençler bu mirası nasıl anlatıyor, nasıl yeniden kuruyor?

Son Söz: Kök Ararken Dalları Kurutmayalım

Kastamonu’nun gücü, tek bir “soydan” gelmesinde değil; köklerinin çokluğunda ve dallarının canlılığında yatıyor. Kervan yollarının, dağ köylerinin, çarşı içlerinin, ahşap işçiliğinin, mutfakların ve şenliklerin ortak belleğinde tutunan bir şehir bu. Basit cevapların cazibesine kapılmak yerine, karmaşık gerçeğin zenginliğine cesaretle bakalım.

Tartışmayı açalım: “Soy” söylemi sizce neden bu kadar çekici? Kastamonu kimliğinin bugün ürettiği yeni katmanlar neler? Aile hikâyenizde karışan yolları, ortak sofraları, paylaşılan ritüelleri bizimle paylaşır mısınız?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
piabella